tereyağını kendi çırpıyor ama bu emek şehirdeki sofralara ulaşamıyor. Çünkü bu işin alıcısı yok, sistemi yok. Oysa çözüm çok basit: Bir süt fabrikası.

Hayır, öyle milyonluk tesislerden söz etmiyoruz. Orta ölçekli, güvenilir, köylünün sütünü günü gününe alacak bir yapıdan söz ediyoruz. Tıpkı ÇAYKUR’un çayı sahiplendiği gibi, sütü de biri sahiplense ne güzel olurdu. Bu bölgede hayvancılık bitecekse, nedeni yorgun köylü değil, ilgisiz yetkililerdir.

Bugün Rize’de bir genç, “İnek besleyeyim” dediğinde destek değil, soru işaretiyle karşılaşıyor. Nereye satacak? Kim alacak? Kaç para edecek? Bu soruların cevabı yok çünkü süt işlenmiyor, depolanmıyor, değerlendirilmiyor. Oysa bu sadece süt değil; üretimin, istihdamın, kırsalda kalmanın da meselesidir.

Bir süt fabrikası kurulsa, köylü yeniden üretir. Gençler göç etmek yerine toprakla kalır. Yayla tereyağı marka olur, yerli yoğurt markete iner. Ve bu topraklar sadece çayla değil, sütle de geçinmeyi öğrenir.

Artık bu bölgede sadece çay değil, hayvancılık da sahiplenilmeli. Devletin, belediyelerin, özel sektörün bakışını dağlara çevirmesi gerekiyor. Çünkü dağlarda halâ umut var, sadece işlenmeyi bekliyor.

Kaynak: RSS