İZMİR, (DHA) - BEYİN ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şenoğlu, Lomber dar kanal hastalığının sıklıkla bel fıtığı ile karıştırıldığını söyledi. Prof. Dr. Mehmet Şenoğlu, "Lomber dar kanal hastaları 200-300 metre yürüğünde oturup dinlenme ihtiyacı duyar. Karıncalanma hisseder. Bel fıtığında yürümeye bağlı olarak değil dinlenme pozisyonundayken de hastanın bacaklarında ağrı olur" dedi.

Medicana International İzmir Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şenoğlu, kişinin yaş almasıyla birlikte omur kanalının etrafındaki bağ dokuların kanalı sıkıştırması ve sinirlere baskı yapması nedeniyle, kişinin bel altından gerçekleştirdiği tüm hayati fonksiyonlarını yaparken ağrı duymasına neden olan Lomber dar kanal hastalığı ile ilgili bilgi verdi. Hastalığın sıklıkla bel fıtığı ile karıştırıldığını belirten
Prof. Dr. Mehmet Şenoğlu, "Halk arasında omurga kanal darlığı olarak bilinen 'spinal stenoz' hastalığı, özellikle 60 yaş üstündeki kişilerde sıklıkla görülüyor. Bacaklarda hareket sonrasında ortaya çıkan ağrı, his kaybı, idrar kaçırma gibi belirtilerin dar kanal hastalığının göstergesi olabilir. Hasta 200-300 metre yürüğünde oturup, dinlenme ihtiyacı duyar. Karıncalanma hisseder. Bel fıtığında yürümeye bağlı olarak değil, dinlenme pozisyonundayken de hastanın bacaklarında ağrı olur" dedi.

'PLATİN VE VİDA TEDAVİSİNİN DEZAVANTAJLARI VAR'
Hastalığın başlarda omur kanalının arkasındaki kemik kapağının tamamen kaldırılması şeklinde tedavi edildiğine dikkati çeken Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şenoğlu, "Ancak o kemiğin tamamen kaldırılması, hastanın belinde kaymaya neden olduğu için tedavi vida ve platinle yapılmaya başlandı. Omur kemiğinin içerisine yerleştirilen vida ve platinlerle omurga sabitleştirilebiliyor ancak bu ameliyatta ciddi riskler var. Hastaya ameliyat sırasında büyük kesiler atlıyor. Vücuda yabancı bir cisim yerleştiriliyor bu da enfeksiyon riskini doğuruyor. Hastanın hastanede yatış süresi uzuyor. Ameliyat sonrası ağrılar çok fazla olabiliyor. Operasyon sırasında omurilik kanalı açılırken omurilik zarlarında açılmalar olabiliyor. Platinlerde gevşemeler ve yerinden çıkmalar söz konusu olabiliyor" diye konuştu.

MİNİMAL İNVAZİV YÖNTEMİ
Hastalığın ilk evresinde ilaç ve fiziksel tedavi uygulandığını, ileri seviyede ise vida ve platinle omurganın sabitleştirildiğini belirten Prof. Dr. Şenoğlu, son zamanlarda kullanılan yöntemin ise minimal invaziv ile gerçekleştirilen omurga kanalındaki darlıkları gideren, güvenilir ve hastanın 2-3 gün içerisinde normal yaşamına dönmesini sağladığını söyledi.
Günümüzde mikrocerrahi yöntemler kullanılarak, kanal içerisinde darlığa neden olan bağ dokularını, kemik büyümelerini temizlemenin mümkün olduğunun altını çizen Prof. Dr. Şenoğlu, "Hastanın kemik yapılarında ciddi bir boşalma yapmadığımız için dışarıdaki sağlam bağ dokularına hasar verilmediği için ve vücuda yabancı bir materyal takılmaması nedeniyle hasta enfeksiyon riskinden korunuyor. Hastanede yatış süresi çok kısalıyor. Hastanın ameliyat sonrası ağır ilaç kullanma ihtiyacı en aza iniyor" diye konuştu. (DHA)

FOTOĞRAFLI

Kaynak: dha