Uzunca Bir süredir devam eden katliam yüz binlerce belki daha fazla masumun hayatına mal olmadı mı? Kamuoyu bu zulümlere yine sessiz kalmayı tercih etmekte. Çok değil beynimizden silinmeyen Bosna’da Sırpların gerçekleştirdiği katliam gibi yine sessiz ve suskun. Cinayetler öyle ki kimyasal silah kullanıma kadar ulaştı. Ve ne oldu ise dünyanın o süper güçleri tek neden menfaatleri uğruna anlamsız bir tepki göstermediler mi?

Şayet gerekçe sadece katliamlar olsaydı. Bu kadar gösterilmesi gereken tepki aslına bugün verilmekte olan tepkiden fazla olmalıydı. Hikâyenin tam bir romantikliği içinde devam etmekte idi. Hiç kimse katledilen yüz bin lebce insandan, annesiz babasız kalan çocuklardan can çekişen bebeklerden nedense bahsetmiyor. Öyle bir rüya ki bu güya kimyasal silahlar birlemiş milletlere teslim edilince Suriye deki kan duracak. Esas halkından özür dileyecek ve serüven bıraktığı yerden devam edecek.

Dünyanın gürlediği halde bir damla yağmur indirmeyen bir bulut gibi, konuştuğu fakat katliamların sona ermesi adına en ufak bir adım atılmadığı bu ortamda. Türkiye olması gereken tepkiyi göstermekte. Bir zamanlar eyaleti durumunda olan topraklarda dini, tarihi ve kültürel değerlerinin buluştuğu kitlelere yönelik olan katliamlara tepki göstermesini eleştiren kitle ve kurumlara rağmen

Komşusun evi yanarken sessiz kalmayan bir olay olduğunda kol kanat geren bir milletin torunları olarak aslında bizler yakışanı yapıyoruz.

Daha dün Bosna da Çeçenistan da yaşananlara tepki gösterdiği gibi Türkiye tepki göstermekte. İlke sahibi olan devlet olmanın gereği sanırım budur.

Bize düşen görev birlik beraberlik içinde tarihsel sorumluluğumuzun gereği eksiksizce yerine getirmek. Bugün Suriye de yâda mısırda şahit olduğumuz katliamla yarın yakınımızda bir başka coğrafyada şahit olabiliriz.