Geçtiğimiz hafta sonu 30. Uluslararası Rize Çay, Turizm ve Yaz Sporları Festivaliyle eş zamanlı olarak Ardeşen’de gerçekleştirilen 10. Uluslararası Tulum ve Müzik Festivali yöre halkı ve turistler tarafından büyük ilgi toplamış aldığım duyumlara göre... Elbette bu beni çok mutlu eden bir durum… Neden mi? Bölge insanının sesini duyduğunda kendisini en iyi hissettiği müzik aletidir tulum… Hele de kemençeyle beraber gelirse kulağa o güzelim nağmeler… Mest olur yöre halkı… 7’sinden 70’ine… İşte bu yüzden de akademisyenlerin akademik süreçleri içerisine de girmiştir.

Festivalle ilgili yakın arkadaşlarımdan bilgi aldıktan sonra aklıma bir isim geldi ve kendisini telefonla aradım. Kurucusu olduğum Doğu Karadeniz Doğa Sporları (DOKADAK) Kulübü’nün sporcularından Serdar Kutanis… KendisiRize’nin Ardeşen ilçesinde büyüyen Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü mezunu bir müzisyen…Tulumun ve akademik anlamdaki öneminin konu olduğu bir sohbet gerçekleştirdik… Sevgili Serdar, tarihi çok eskilere dayanan fakat gereken ilgiyi görmeyen tulum sazının son yıllarda, başlangıçta Doğu Karadeniz bölgesi olmak üzere birçok bölgede yerini koruduğunu, eski zamanlarda sadece köy düğünlerinde, meydan horonlarında yer bulan bu sazın son yıllarda müzik orkestralarında, müzikologların bilimsel çalışmalarında ve üniversite öğretim elemanlarının akademik süreçleri içerisinde yer bulmaya başladığını ifade etti ve hatta üniversitelerin müzik bölümlerine hazırlanan öğrencilerin tulum sazını tercih etmelerinin de bu olguyu temellendirdiğinden bahsetti. Konuşmamız aynen şu şekilde devam etti…

“2006 yılında müzik bölümlerine hazırlanırken, herkesin bildiği çalışmaların dışında bir çalışma gerçekleştirmek istedim.Hazırlık sürecinde gereken şan ve işitme eğitimlerinin haricinde saz olarak kendime tulumu seçtim. Bu seçimi yapmamdaki en önemli sebeplerden bir tanesi elbette Doğu Karadenizli olmam. Bunun dışında bazı sebeplerim de vardı tabii ki…Şayet kazanırsam tulumla ve tulum için neler yapabileceğim ve Türk müziğine ne denli kazandırabileceğim, en öncelikli sebeplerim arasındaydı. 2006 yılının yazında girdiğim Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri bölümünün sınavlarını başarı ile geçtim ve bu bölümün öğrencisi oldum. Akademik eğitimim sırasında 3. Sınıfı okurken, değerli hocam Prof. Dr. Cahit AKSU’nun yönetiminde çok sesli orkestraya tulumumla eşlik ettim ve zannedersem bu Türkiye’de bir ilk oldu. Tabi bu bölüme girmemdeki en önemli sebeplerden birinin tulum olduğu şüphesizdi… O günden bu yana tulumun bende uyandırdığı etkiyi, tınısını, enerjisini ve canlılığını dinleyenlere aktarabilmek adına çalışmalarıma devam ediyorum ve üniversitelerin müzik bölümlerine hazırlanan öğrencilere tulumu tavsiye ediyorum. Bu sazın gerçek anlamda akademik mecradabir yer bulması ve Türk müziği içerisinde yerini alması gerektiğini düşünüyor ve canla başla bunun için gayret gösteriyorum. Tabi ki bunun gerçekleşmesi zaman alabilir. Çünkü tulum sazının ses dizisi pentatonik bir yapıya sahiptir. Bu yüzden transposeve koma sesleri ile icra etme gibi bir özelliği yoktur. Ama bu demek değildir ki tulum modernize edilemez! Eğer gereken ilgi ve konuyla ilgili çalışma çok olursa bilgi birikimi oluşur ve bu bilgi paylaşılarak Türk müziğine yeni bir renk katar. Bu yüzden tulum sazı sadece meydan sazı değil Türk müziğinin temel renk sazlarından biri olmalıdır.”

Sevgili dostlar… Bir düşünün hele… Doğu Karadeniz halkı için bir ritüel olan ve yerel kültürün temsilinde ilk sıralarda bulunan tulumun Türk müziği içinde yer aldığını… Aşkı, acıyı, mutluluğu, heyecanı, sevdayı, ayrılığı ve belki ölümü bile tulumun navından dinlediğinizi… Sanırım sadece bölge halkı için değil tüm Türkiye için büyük bir kazanç olacak, domino etkisinin yaratacağı bir heyecan ile dinlenecektir…