Son din kemale ermiştir. Allah bize “din” olarak İslam’ı seçti ve üzerimizdeki nimeti tamamladı.  Artık hak ve batıl ayan olmuştur. Sapkınlıktan ışığa giden yolu insanlık için araladı.

İslam, insanlık yolunu şaşırmasın diye putları yıkıp aklın ve mantığın yolunu seçti.

İslam, karanlığın en yoğun olduğu bir çağda ortaya çıktı.

Cahiliye devrinde Araplar,  ilk doğan çocuk kız olması halinde uğursuzluk sayarlardı. İşte İslam, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü bir çağda doğmuştur. 

İnsanlık bu ve buna benzer birçok sapkınlığın pençesindeydi. İbrahimi dinlerin esasları toplumsal hayattın pratiğinde bir karşılık bulmuyordu.

Hz. İbrahim’in putlarla mücadelesindeki “akıl” ve “mantık” doğru ve yanlışı ayırt edemez hale gelmişti. Hz. Davut’un “ticaret” ahlakı bozulmuş, Hz. Musa’nın 10 Emir’i kapsayan hukuk düzeni zulme dönüşmüş, Hz. İsa’nın sevgi temelli “ahlaki” prensipler yozlaşmıştı. İnsanlık, karanlığa gömülmüştü.

Böyle bir çağda İnsanlığın onurunu kurtaran bir peygamber gönderildi.  Kendisine kitap ve sahifelerin verildiği bu dört büyük peygamberin özelliklerini şahsında toplayıp “edebiyatla” temayüz etti…

  Adı Muhammet(övülmüş insan), adı Mustafa(seçkin insan) . Ona sonsuz salât ve selam olsun…

  Allah elçisi aracılığıyla insanlığa mesajını ileterek nimetini tamamlamıştı. İnsanlığın onurunu kurtaran bir peygamber ve O’na verilmiş bir kitap…

Yani Kuran-ı Kerim ve Sünneti Nebevi…

Yaratıcının katında dininiz “İslam”’ dendi.  

İslam; “kardeşlik” ve “barış” anlamındaydı. Bütün insanlığı hilkatte(yaratılışta) kardeş yapmıştı. Çünkü “Âdemoğlunu kerem kıldı”, saygıya en çok değer buldu. Yetinmedi ve yine   “Ancak müminler kardeştir” müjdesiyle “dinde kardeşlik”   özerkliğini tanıyarak inanan insanları onurlandırdı.   

İnanan insanlara da “Müslüman” sıfatını layık gördü. Yani barışı ve kardeşliği benimseyen insandı o!

İnsanlar kaynaşsın, aralarında kin ve nefret tohumlarını ortadan kaldırsın diye “Selamı” bize parola olarak öngördü. Dünyanın neresine giderseniz gidin  “sevgi, kardeşlik ve barış sizinle olsun” mesajını evrensel kıldı. Esselamu aleyküm…

Barış  ve kardeşliği bütün insanlığa yaymak adına müminlere “Cihad” farz kılındı. Evet, Cihat; İslam’ın pratikteki adıydı…

İslam, Müslüman, Selam ve Cihat…

Kurtuluş İslam’ın gölgesindedir.  Müslüman’lar bu ilkelerin failleri yani uygulayıcıları olmalıdır. Selam, Müslüman’ın şiarıdır. Cihat ise; eylemdir, uygulamadır.

Birey(kul), ümmet(toplum) ve idare(yönetim) olarak herkes üzerine düşeni yapmakla mükelleftir. İnsanlığın onurunu kim çiğnemeye yelteniyorsa onlara karşı Kur’an ve Sünnet’in bize öğrettiği şekilde dik durmalıyız. En azından içimizde hissetmeliyiz.

Bu gün ümmetin içinde bulunduğu perişanlığı ne İslam’la ne Müslümanlıkla ne de kardeşlikle izah edebiliriz. Birileri çıkıyor ve modern Selefiliği Mısır’da hayata geçiriyor. Birileri çıkıyor ve Suriye’de mezhepçiliği öne sürüyor. Dünyanın başka yerlerinde de Tanrıtanımazlar var.

Böyle bir dünyada ümmetin birlik ve beraberliği için mücadele eden Müslümanlara ve Müslüman idarecilere ihtiyacımız var.

Ve son söz;

“Sen hala 40 yaşındasın ve ümmetin başındasın. Efendilerin efendisi”, Seni daima özlüyoruz sallallahu aleyhi vesellem.