Yaşam sadece gözlemlerinden ibaret. Rol bu ya da başkalarının ruhunu çalma. Hırsızlık mı yoksa yer değiştirmemi bilmem.

Çok düşünmeye gerek yok sanırım. Hani derler ya doğru birdir diye. Doğru söz tamam ama bir doğru olmasaydı. Değişken dünyaya inat ruhumda değişmekte bazen bedenime ya dar gelmekte ya da bol. Geri iadesi olmayan bir durum yani. Olsa idi aslında çokta güzel olmaz mıydı? Yani yaşa özgürce kullan sonra sıkıl ve git ruhunu değiştir. Yeni bir ruh al ve hayatına devam et. Her şey istediğim gibi değil. İsteğimi elde etsem amacım kalmaz aslında amaçsız da yaşanmaz.

Zaman zaman  isterim tekrar küllerimden doğmayı. Ağaçların yaprak döktüğü gibi bende tüm üzüntülerimi ya da genel olarak tüm olumsuzluklarımı döksem bir çırpıda. Hayatım için hayırlı mı olur bilemem ama şu bir gerçek ki. Faili meçhul cinayetleri gibidir katil içimizde ama kim?

Olumsuzluklara rağmen güzelliklerimde yok değil hani. Bir canım var camından öte. Hayatımdaki bir aşkım yaşam kaynağım. Tüm olumsuzlara rağmen ayakta kalmak sebebim. Bir az önce yaprak dökme zamanı diye. İşte bu yaşama sevincime inat dallarımda yapraklarım hep yeşil kalmalı ve ben dimdik durmalıyım belki bir çam, kavak ya da selvi gibi.

Sıkıntılarımı dertlerimi gömmeliyim topraklarıma. Köklerim burada ama gölgem daima yanında olmalı hani yazın sıcaktan kışın rüzgârdan borandan korumalı seni. Ve ben çok iyi biliyorum ki tüm satılık ruhlara rağmen sen eğer dalındaki hayat varlığına iyi bakarsan. İşte o zaman ağacın meyvesi tamam olmuş demektir. Senin ağacına yağsa da yağmurlar esse de boranlar zaman zaman kırılsa da dallarlım boş ver devam et. Sahibinden satılık ruhlar elbet bir isim bulana dek.

Çoğu zaman yalınayak kocaman bir tarlada koşmak isterim ayaklarımın altında toprak adeta hamurla bütünleşen ekmek teknesi ya da birazdan tamam olmuş diyeceğimiz üzüm posası gibi. Koşmak koşabilindiğin kadar; Özgür bir tayın harada koştuğu gibi rüzgâr yelelerimden adeta yakalarcasına yarışmak. Kimin birinci kimin ikinci olup kazanacağı meçhul gibi. Kırbaç sesi gelmeli rüzgârın en sert eseninden yanımda zaman zaman bir ıslık olur. Koşarken sen belki bir name edasıyla zaman koşusunda.

Koşunun bitiminde durduğunda mühim olan geçmiş seni korkutmasın geçmiş seni gelecekten yıldırmasın Ruhun seni ele geçirmesin. İşte o zaman işler değişir ve işin rengi belli olur. Tıpkı bir çayın demini aldığında mis gibi kokusunun odaya yayıldığı gibi.

Başta laf arasında ruhu satılık sahiplerim var demiş idim. Sonunda bir ağaç olmak dimdik ayakta duran yıkılmayan, bir tay olmak hoyratça koşmak deli gibi, bir boran bir rüzgâr olmak pahasına. Yaşam pınarım için ayakta dimdik durabilmek ve durduğunu kanıtlamak için.

                                                                                                                                            
Tolga TURAN