Kaygıları büyük… Nasıl olmasın ki! Tam da ergenlik döneminin getirdiği sıkıntıların arasında, geleceklerini şekillendirecek bir sınavla karşı karşıyalar… İki milyonu aşkın adaya karşı bayrağı göğüslemek için ter dökecekler. Bu zorlu maratonda onlar kadar aileleri de stresli ve endişeli şüphesiz. Hal böyle olunca, zaman zaman gerginlikler de yaşanmadı değil aralarında. Ancak aman dikkat! 12 Mart Pazar günü yapılacak, üniversiteye geçiş sınavının birinci aşaması YGS öncesi  Uzman Psikolog Sena Yücesan ae babaları uyarıyor: 

Değerli olduğunu hissettirin
Çocuğunuza sizin için çok değerli olduğunu hissettirin ve “Sınav sonucu ne olursa olsun sen değerlisin" mesajını vermeyi unutmayın. Onun gözünüzdeki değerinin sınav sonucuyla ölçülemeyeceğini belirtin. Her sonuca karşı çocuğunuzla konuşarak alternatifleri göz önünde bulunduracağınız fikirini paylaşın. Unutmayın ki bütün sınavlar geçicidir; sizlerin ilişkisi ise kalıcı!

Stresini daha da artırmayın!
Elbette siz de kaygılısınız, maddi ve manevi zorlu bir süreçten geçtiniz. Çocuğunuza iyi bir gelecek için üniversitenin şart olduğunu düşünüyorsunuz. Yaşadığınız kaygı normal ancak azaltmalısınız. Aksi halde ona da yansıtarak, sınav stresini arttırabilirsiniz. Bu son günlerde yapabileceğiniz en iyi şey ‘an’a odaklanmanız. Çocuğunuzun yarın ne yapacağı, ne kadar ders çalışacağı konusundan çok, bugün ne yaptığına odaklanın. Bu hem sizin sınav sonucunun ne olacağına ilişkin yoğun kaygınızı engeller hem de çocuğunuzun kaygılarını azaltır.

Ders baskısı yapmayın
Bu son günlerde onu çalışmaya zorlamayın. Eğitim hayatı boyunca da ders çalışma sorumluluğunu kendisinin almasına yardımcı olun. ‘Ders çalış’ demeyin, bunun yerine; "Nasıl daha verimli çalışmana yardımcı olabiliriz, bizden bir isteğin var mı, yardıma ihtiyacın olduğu ya da beraber yapmayı istediğin bir şey var mı?" gibi olumlu yaklaşımlarda bulunun. Bu bilinci aşıladıktan sonra ne zaman ve ne kadar ders çalışacağına kendisinin karar vermesine müsade edin.

Yapıcı konuşmalar yapın
Kaygısını arttıracak konuşmalardan uzak durun. Kalabalık içinde, akraba ya da arkadaş ortamında olası sınav sonucuna dair olumsuz konuşmanızın, onun kaygısını arttıracağını ve çalışma şevkini kıracağını unutmayın. Motivasyonunu yükseltmek için söylenen "Bu çalışmayla kazanamazsın, bizim senden umudumuz kalmadı" gibi ifadeler, motivasyonunu azaltmak, onu ümitsizliğe sürüklemek,sizin ona destek vermediğinizi, güvenmediğinizi düşünmekten başka bir şeye yaramaz. Hatta özgüvenini azaltır, kendini başarısız görerek kaygısını artırır. Çocuğunuzun zorlandığı anlarda, cesaretlendirici konuşmalar yaparak, alternatif çözümler üretebilmesi için her zaman yol gösterici görevde olduğunuzu hatırlatın.

Kıyaslama yapmayın
Kıyaslama yapmanız, çocuğunuzun motivasyonu arttırmaktan daha çok, kendisinin diğer akranlarına göre yetersiz kaldığı düşüncesine yol açarak güvenini azaltabilir. Bu nedenle her bireyin "biricik"; yani ayrı bir kişilik olduğunu unutmayın. Çocuğunuzu kıyaslayabileceğiniz tek kişi yine kendisi olmalı. Gözlemlediğiniz değişimleri, önceki ve şimdiki davranış tarzlarıyla karşılaştırarak vurgu yapmak istediğiniz noktaya dikkatini çekebilirsiniz.

Kendi hayatınızı unutmayın
Uzman Psikolog Sena Yücesan “Sınava hazırlık döneminde bazı aileler kendi hayatlarını unutuyor, çocuğuyla birlikte kendini sınav sürecine adıyor. Kimi işten ayrılıyor kimi öğretmenlerle her gün çocuğunun durumu hakkında konuşmaya çalışıyor, kimi de önemli bir işleri olmadıkça eve kapanıyor! Oysa kendi hayatınızı unutmamalısınız. Bu tutumunuz size olduğu kadar çocuğunuza da zarar verir. Olası bir başarısızlık durumunda, çocuğunuzun kendisini suçlu hissetmesine sebep olabilirsiniz” diyor.

Kaynak: HABER7.COM

Editör: TE Bilisim