İmla Hatası…

Her yeni yazıya başlayacağında yeni bir sayfa açıyor insan. Büyük bir özenle, sayfanın hiçbir yerinde bir kırışıklık oluşturmamaya dikkat ederek, düzgünce önüne çekiyor. Ardından da mürekkebi yazı boyunca hiç bitmeyecek güzel bir kalem seçiyor, her zaman kullandıklarından farklı. Her ayrıntı önemli oluyor o an. Bir daha silinemeyecek satırlar oluşturulacaktır ve imla hataları bile telafi edilemeyecektir belki de, kim bilir. Sayfanın temizliği ve parlaklığı o kadar cazip geliyor ki, bir an önce doldurmak için sabırsızlanıyor. Nereden başlarsam, nasıl anlatırsam güzel bir kompozisyon oluştururum diye heyecana kapılıyor. Bir an önce küçük de olsa bir işaret koyarak aidiyet katmak istiyor sayfaya. Aslında haksız da değil çünkü muhtemelen dolmuş bir sayfanın ardından veya kapatılmış bir sayfanın peşi sıra ya da karalanmış bir sayfayı takiben açılıyordur bu alan. O yüzden anlamı büyüktür elbette. Heyecan, tutku, güven, başarı, mutluluk, belki de aşk yaşanacaktır, kim bilir belki de ölümsüzleştirilecektir, kimsenin dokunmasına, müdahale etmesine izin verilmeden, kendi hakimiyetini kelimeler üzerinde kurarak oluşturulmaya çalışılacaktır satırlar. Şu andan itibaren, yeni sayfa, yeni bir nefes rolünü üstlenir ya, çabalar da bu akışa paralel biçimde şekillenir. Kelimeler özenle seçilir, noktalamalar anlamı tamamlamak adına tüm ayrıntılara dikkat edilerek yerleştirilir cümle arasına. İçtenliği, samimiyeti, heyecanı aktarmak içindir tüm çaba. Bunları yaparken de sayfanın beyazlığını kaybetmeden güzel bir yazı çıkması için ayrı bir itina gösteriliyor. Hiç şüphesiz, amaç, içi dolu, göze ve gönüle hitap eden bir düzen oluşturmaktır. Bazen o kadar sabırsızlıkla eklenir ki kelimeler birbiri ardına, sanki yer bulamayacaklarmış gibi yarışa geçerler. Oluşturulmak istenen bütünlük o kadar yoğundur ki, sayfada en ufak bir boşluk bırakmak istemez kimse, dolu dolu yapmak ister alanı, her zerresini kullanmak adına.

İşte bu noktada heyecanın ve huzur sanılan geçici hissin meydana getirdiği boşluk sizi kalabalık bir kompozisyona itmek için çabalar durur. Sayfanın boşluğunun yarattığı göz alıcı ışıltı sizi içine çekmeye çağırır. Bir an önce konulacak olan işaret, yeni yaşamın garantisi olacakmış gibi bir his kaplar içinizi. Zaman gerçekle yüzleşme zamanı değildir, zaman kendini meşgul etme zamanıdır aslında. Ama şu dönemde her şeyin de iki kez düşünülmesi gerektiği zamandır. Ne kadar başarılması zorsa olsa da, mükemmel değilse bile, doğru cümle kurulması gereken zamandır.  Çünkü kompozisyonun giriş kısmı oluşturuluyordur; gelişme ve sonuç kısmına ışık tutacak, okuyucuyu okuduğunda genel yazı hakkında bilgi verecek olan kısımdır tasarısı yapılan. Cümlelerin devrikliği önemli olmayacaktır, belki imla hatası da kabul edilebilir anlamı değiştirmedikçe ama esas zorluk anlam bozukluğuna sebebiyet vermemektir.

Hayat da böyle bir şey değil midir? Yaşanılan her kötü olayın ya da biten her ilişkinin ardından yeni bir başlangıç yapılmaya çalışılmaz mı insanoğlu tarafından. İyisiyle, kötüsüyle yaşanılanı bir kenara bırakıp yeni bir yol çizmek için değil midir gösterilen tüm çaba? Daha önce yaşanılan hayattan kalan izleri devretmeden, sadece çıkarılan dersleri aktarmaya çalışmaz mı insan? Gerçi bunları bile yansıtabildiği nadirdir ya yaşamda ama neyse... Biten her sayfanın ardından yenisi açılmaya ve en iyi şekilde doldurmak için heyecan duyulmaya başlar. Her anını, daha önce hiçbir şey yaşanmamış ve bir daha şansı olmayacakmış gibi yaşamaya çalışır durur. Her şeyi telafi edemeyeceğini bilmek bile yetmez onu bu heyecandan uzak tutmaya. Aslında doğru olan da bu değil midir? Ne olursa olsun, hayat size ne sunuyorsa sunsun, ümidi kesmeden, yaşama sevincini kaybetmeden kalınan yerden tekrar bakabilmek yeni bir ufka, başlayabilmek yeni bir sevince.

Elbette olacaktır imla hataları, yazım yanlışları. Çünkü bir önceki sayfada kontrollü olduğu gibi, kontrolsüz akışı da olmuştur mutlaka yaşanılanların. Yeni sayfada da yaşanılacak hatalar, bir öncekinin isyanı olacak belki de. Bu isyan da, öfkenize engel olmak için sergilediğiniz güç gösteriniz değil midir sanki? O kadar büyük bir heyecan ve mutluluk gösterisi sergilenir ki, dışarıdan bakıldığında, öncenin intikamını almak istediğini düşünemez ve ona mani olma gücü gösteremezsiniz. Ne kadar yapmaya çalışsanız da mantık unsurunu devreye sokmak imkansız gibi bir şey olur sizin için. Endişe etmeyin; her yaşanılanı kontrol etme gücünüz olmayacaktır, o yüzden elinizden geldiği kadar her şeyi oluruna bırakıp, hayatın tadını çıkarmaya bakın! Varsın imla hatalarıyla dolu olsun yaşam, yeter ki tat almaktan mahrum kalmayın! Eminim her şey güzel olacak…

 

Bu gün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü Bu gün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü

 

Editör: TE Bilisim