TUNCAY BEKAR - Su değirmenleri, gelişen teknoloji nedeniyle son yıllarda pek kullanılmasa da halen Doğu Karadeniz'de tarihe tanıklık etmeyi sürdürüyor.

Çağlayan gibi akan derelerin kenarında nereye gittiği belli bir su kanalı. Su kanalının ucunda ilk bakışta ne olduğu anlaşılamayan minik bir gölet şeklindeki su birikintisi. Bu göletin devamında kara taştan yapılmış duvarların üzerinde kurulan derme çatma bir çatı ve altında bir su şırıltısı eşliğinde dönen kocaman çark ya da taşlar. Sıçraya sıçraya dönen tozlu kayışlar ve bir köşede birbiri üstüne yığılmış Mısır, buğday ve çavdar çuvalları. Onlar unutulmaya yüz tutmuş su değirmenleri.

Geçmişte su değirmenleri ile iki yassı taş arasında ezilen Mısır ve buğday tanelerinden un elde etmeyi başaran insanlar günümüzde unun fabrikalarda üretilmesi sebebiyle değirmenlere eskisi kadar rağbet göstermiyor. Bu nedenle değirmencilik mesleği de unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasına girdi.

Bir çoğu teknoloji yüzünden ihtiyaç duyulmaması ve ilgisizlik sebebiyle harabeye dönen su değirmenlerinden bazıları ise sürekli kendileri ile ilgilenen yaşlı kişiler sayesinde Doğu Karadeniz'de asırlardır çarklarını döndürmeyi sürdürüyor.

Trabzon'un Düzköy ilçesine bağlı Çolaklı Mahallesi'nde 200 yıl önce dere kenarında kurulmuş su değirmenini çocukluğundan beri işleten 88 yaşındaki Sefer Serdar, su değirmenlerinin dereden bir kanalla alınan suyun değirmenin altındaki çarka bırakılmasıyla çalıştığını ifade etti.

Dereden alınan suyun önce giriş kısmı daha geniş olan bir kanala akıtıldığını belirten Serdar, "Giriş kısmı yaklaşık 35-40 santimetre genişliğinde olan kanala alınan su buradan değirmenin üst kısmında yörede 'hark' denilen bölüme getiriliyor. Suyun giriş kısmı 40 santimetre olan kanal, suyun tazyikinin daha fazla olması için giderek daralıyor. Sonra değirmenin üst kısmındaki harkta toplanan su, yaklaşık 4 metre yükseklikten değerminin alt kısmındaki çarka bırakılıyor. Suyun çarka vurduğu bölümün genişliği 8 santimetre. Bu çarkın hareketi ile çarka bağlı olan değirmenin içindeki üst üste konulmuş 2 yassı taştan birisi dönmeye başlıyor" dedi.

Serdar, söz konusu taşın dönmesinin ardından ortasında boşluk olan taşların bu boşluğuna bir hazneden Mısır döküldüğünü, dönen büyük yassı taşların arasında kalan mısırın öğütülerek un haline getirildiğini ifade etti.

-Değirmenlere eskisi kadar rağbet yok

Eskiden yörede yaygın olan su değirmenlerinin artık tercih edilmediğini, birçok değirmenin ilgisizlik yüzünden kapandığını anlatan Serdar, "Bu su değirmeni 200 yıllık bir değirmen, bize dededen kaldı. Bu değirmenlerden burada benim çocukluğumda 4-5 tane vardı ama onlar hep kapandı" dedi.

Sefer Serdar, çocukluğundan beri değirmencilik yaptığını belirterek, "Karadeniz'de yine su değirmeni var. Müşteri geliyor ama eskisi gibi müşteri yok. Eskisine göre yüzde 10, yüzde 20 müşteri geliyor, o kadar azalmış. Değermenciliği benden sonra yapan olur mu bilemem. Geliri az olduğu için artık hiç kimse değirmencilik yapmaz. Eskiden yoksulluk vardı, çok kıymet verilirdi bunlara. Bir şeyin geliri olmadıktan sonra o meslek sevilmez. Değirmencilik bize dededen, babadan intikal etti, onun için yapıyoruz" diye konuştu.

Geçmişte yoksulluk olduğunu vurgulayan Serdar, "Eskiden tarlalarda az Mısır olurdu. Her tarafta yoksulluk vardı. Mısırı bulup buraya gelenin yüzü gülerdi" ifadelerini kullandı.

-Bazı değirmenler yoğun

Kentin Akçaabat ilçesi Yıldızlı beldesinde değirmencilik yapan 60 yaşındaki Hasan Yumak ise 15 yaşında başladığı değirmencilik mesleğini beşinci kuşak olarak sürdürdüğünü ve ortakları ile çalıştırdıkları değirmenin 100 yıldan eski olduğunu anlattı.

Müşterilerine en iyi hizmeti vermeye çalıştıklarını anlatan Yumak, "Mısırını öğütmek için buraya çuval bırakan hiç kimsenin hakkını yiyemeyiz. Çuvalını bırakan bir kişiye en erken 10 günde sıra geliyor. Her gün 40-50 torba Mısır öğütülmek için bize getiriliyor. Bunların ancak 15-20 torbasını öğütebiliyoruz. Değirmencilik tek kişinin sürekli çalışıp altından kalkabileceği bir iş değil, yorucu bir iş, ortak oluşu bizim için daha dinlendirici oluyor" dedi.

Dözköy ilçesi Işıklar beldesindeki su değirmenine Mısır öğütmeye giden 68 yaşındaki Zehra Atasoy da Doğu Karadeniz'de su değirmenlerinin geçmişi göre oldukça azaldığını anlatarak, "Tarlada ektiğimiz mısırların sapını ineklere veriyoruz. Mısır tanelerini de su değirmenlerinde öğütüp ekmek yapıyoruz. Eskiden su değirmenleri daha çok kullanılırdı, şimdi o kadar yaygın değil" şeklinde konuştu.

TUNCAY BEKAR -

Editör: TE Bilisim