Fetullahçı Terör  Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden 13 ay sonra Antalya'da  yakalanan Yurtta Sulh Konseyi üyesi eski kurmay yarbay Özcan Karacan, emniyette  verdiği ifadesinde örgütle gönül bağı olduğunu kabul etti.

Eski kurmay yarbay Karacan ifadesinde "Ben darbe ile ilgili tüm bilgileri  Ünsal Coşkun Paşa'dan aldım. 6 veya 7 Temmuz'da ankesörlü bir telefondan  arandım. Arayan kişi benden sorumlu olan Abdullah kod isimli şahıstı. Benden  tatilimi kesip hemen Ankara'ya gelmemi istedi. 'Ünsal Paşa size bir emir verecek,  onu üzmeyeceksiniz' dedi" ifadelerini kullandı.

Darbe girişiminden sonra firar eden ve 16 Ağustos'ta Antalya'nın  Muratpaşa ilçesinde gözaltına alınan eski Kara Havacılık Komutanlığı Taarruz  Helikopter Tabur Komutanı kurmay yarbay Karacan'ın emniyet ifadesi ortaya çıktı.

İfadesinde Kara Harp Okulundan 1997'de teğmen rütbesiyle mezun  olduğunu anlatan Karacan, çocukluk yıllarından itibaren sevilen, zeki ve saygılı biri olduğu için FETÖ mensuplarınca yakın takibe alındığını belirtti.

FETÖ ile ilk temasının askeri lise yıllarına dayandığını kaydeden  Karacan, "Benimle gönül bağı kurabilmeleri Harp Okulu birinci sınıfın sonlarına  denk gelmektedir. Onların tam üyesi olmamakla birlikte benimle temas etmeyi hep  sürdürdüler. Harp Okulu 3. sınıftan itibaren evlere gelmemi istediler. Ben o  evlerde, abi denilen insanların arkasında vakti girdiyse namaz kılmışımdır.  Bunlar benim hayatımda hiç engel oluşturmadı. Kararlarımda öncü ve ya fikir veren  duruma da gelemediler. Ailem benim FETÖ mensubu olduğumu kesinlikle  bilmemektedir." ifadelerini kullandı.

"ANKESÖRLÜ TELEFONDAN BANA ULAŞIYORLARDI"

Örgütte tanıdığı isimler ve örgüttekiler ile iletişimi nasıl sağladığı  sorulan Karacan, yapı içerisine dahil olduktan sonra kendisinden sorumlu ilk  abisinin kod isminin Cemal olduğunu belirtti.

Örgüt mensuplarıyla sık olmasa da görüşmelerine devam ettiğini aktaran  Karacan, "Onlar benimle irtibatı kesmeyerek gönül bağımı koparmama bir türlü  müsaade etmediler. Benim onlara uzak olmama rağmen bir türlü kopamama sebebi  kendilerinde gördüğüm samimi davranışlar ve bu insanların bir gün kötü bir şey  yapabilecekleri veya yapmamı isteyeceklerini hiç düşünmediğimden  kaynaklanmaktadır. Bunlar, kullandığım cep telefonumdan ankesörlü telefonla  arayarak bana ulaşıyorlardı ve buluşma isteklerini iletiyorlardı. Bugüne kadar  telefonuma herhangi bir program yükleme olayım olmadı." şeklinde savunma yaptı.

"DARBE BİLGİLERİNİ ÜNSAL PAŞA'DAN ALDIM"

Darbeye ilişkin emirleri kimden aldığı sorulan Karacan, söz konusu  emirleri kendisine eski Kara Havacılık Okul Komutanı tuğgeneral Ünsal Coşkun'un  verdiğini dile getirdi. 15 Temmuz'da nöbetçi olmamasına rağmen nöbetinin  değiştirildiğini ifade eden Karacan, şunları kaydetti:

"Ben darbe ile ilgili tüm bilgileri Ünsal Coşkun Paşa'dan aldım ancak  darbe yapıyoruz gibi bir söylemde bulunmadı. Bana, uçacak helikopterler ve  pilotların koordine edilmesi emrini verdi. 2016 yılı Ramazan Bayramı'ndan sonra  ailemle tatil planlamıştım. Malatya'dayken 6 veya 7 Temmuz'da ankesörlü bir  telefondan arandım. Arayan kişi benden sorumlu olan Abdullah kod isimli şahıstı.  Benden tatilimi kesip, hemen Ankara'ya gelmemi istedi. Tabii benim cemaat  bağlantımdan haberi olmayan eşim ve komşumdan bu ani durumu saklayabilmek için  alay komutanımız tarafından arandığımı söyledim. Onlar bu yalan beyana mesleğimin  ve geleceğimin tehlikeye girmemesi düşüncesiyle olsa gerek inandılar. Ankara'ya  geldikten sonra ailemi eve yerleştirdim. Şahsın evi Dikmen'deydi. Evinin  yakınlarında dışarıda bana 'Ünsal Paşa size bir emir verecek, onu  üzmeyeceksiniz.' dedi. Pazartesi, Ünsal Paşa'nın odasına gittim. Yanımda Halil  Gül'ün olduğunu hatırlıyorum. Kendisi bana uçuş faaliyetinin olacağını, çok  miktarda helikopterin uçacağını ve ihtiyacı olacağını ifade etti. Benim taburum  listesi üzerinde muhtemelen kendi değerlendirmelerinin olduğunu, değerlendirdiğim  bazı isimlere olumlu manada çek koyarak, bana olan itimadının tam olduğunu ifade  ederek, bana görevi tam bir ketumiyet ve askeri disiplin içerisinde verdi."

DARBE TOPLANTISINA KATILMIŞ

Emniyet ifadesinde, darbeye hazırlık amaçlı yapılan toplantılardan da  bahseden Karacan, 13 ve 14 Temmuz 2016'da Yenimahalle'de gerçekleştirilen  toplantılarda İlkay Ateş, Taha Fatih Çelik, Murat Bolat, Okan Kocakurt ve Özel  Kuvvetler personeli ile sivil şahısların bulunduğunu beyan etti. Karacan,  toplantıda konuşulanları ise şu sözlerle aktardı:

"Toplantının yapıldığı eve bizden önce gelmiş Özel Kuvvetlerden  olduğunu düşündüğüm kişilerle toplantı yaptık. MİT binasına gidilecek,  Başbakanlığa gidilecek ve İçişleri Bakanlığına gidilecek. Buralara karadan  kendilerinin gideceğini, bizden de bir sonraki gün net olarak ifade edecekleri  saatte üzerilerinde olmamız istendi. Alçak uçuş yaparak yerdeki personelin  direncinin erken kırılmasını sağlayarak olası bir çatışmayı önleyip kan  dökülmesinin engellenmesini istediler. Yine bu toplantıda tim komutanlarının bir  sonraki gün, yani 15 Temmuz gecesi saat 23.00'te Kara Havacılık'ta tarafımızdan  tahsis edilecek bir odada son detay brifingin yapılması öngörülerek toplantı  sonlandırıldı."

"ÇOK DAHA VAHİM OLABİLİRDİ"

FETÖ'nün darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz günü, Kara Kuvvetleri  Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve beraberindeki heyetin Kara Havacılık  Komutanlığını ziyaret ettiğini dile getiren Karacan, heyetin kışlada görevli  askeri personele herhangi bir uyarıda bulunmadığını öne sürdü. Heyetin, Kara  Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç'ı denetlemek için geldiklerini  düşündüğünü öne süren Karacan, Kara Havacılık Okul Komutanı Ünsal Coşkun'un heyet  tarafından kışladan götürülmesi halinde darbeye ilişkin faaliyetlerin  başlayamayacağı ve helikopterlerin o gece uçuş yapamayacağı iddiasında bulundu.

Karacan, darbe faaliyetlerinin başlamasını ise şöyle anlattı:

"Komutanlar çıktıktan sonra başlangıç noktasının ve emrinin nasıl  olduğunu anlayamadığım bir şekilde, helikopterlerin derhal kalkması gerektiği ve  Akıncı'ya gitmesi emri karargahta yayıldı. Müteakiben başta Skorsky pilotları  olmak üzere tüm pilotların helikopterlerin başına gidip, helikopterleri  çalıştırıp Akıncı'ya gittiklerini duydum. Planlar değiştiğinden veya yeterince  helikopter olmadığından bana uçacak helikopter kalmadı. Havalanan helikopterlerin  telsizle temaslarına kadar içinde kimlerin olduğunu bilmiyordum. Olası kargaşayı  engellemek için ICOM telsizi izinsiz olarak aldım ve kurmay başkanının odasına  gittim. Önce uçuşları pasif olarak dinlemeye başladım. Sonrasında etkin bir  şekilde kule vazifesi yaptım. Gecenin ilerleyen saatlerinde Ünsal Paşa telefondan  aldığı emirleri kuleye iletmek yerine direkt bana söyleyerek pilotlara  iletilmesini sağladı. (Helikopter pilotları) Eğer gözleri dönmüş bir şekilde,  kendi yeteneklerini helikopterin üzerinde bulunan mühimmatın tesiri ile  birleştirme caniliğini gösterselerdi, bugün içinde bulunduğumuz durum çok daha  vahim olabilirdi. Ben zalimce, hiç düşünmeden mavi lambalı kobraları vurun emrini  kesinlikle kendi bilgi kaynaklarımla değil, Ünsal Paşa'nın Genelkurmay'dan  aranarak başkanımızın kobra araçlı polislerce sarıldığı, esaret altına alınmak  istenildiği ve içeride en az 20 şehidin olduğunu bana aksettirmesi sonucu, bana  ilettiği talimatı ilettim. Gece boyunca da tüm helikopterlerle bir şekilde temas  etmiş oldum."

KOD ADI "NERON"

Darbe girişiminin yaşandığı gece, daha önce de resmi uçuşlarda  kullandığı kod ismi "Neron"u kullandığını ifade eden Karacan, "Önünüze geleni  vurun" şeklinde bir emir vermediğini ve sabah saatlerinde darbeyi bastırmak için  gelen jandarma ekibi ile çatışmaya girilmesinin önüne geçtiğini savundu.

Kara Havacılıktaki askeri personelin kışlayı terk etmesini kendisinin  sağladığını öne süren Karacan, dosya kapsamındaki sanıklardan Murat Bolat'ın,  darbe girişiminden önce Okul Komutanı Coşkun'un Kara Havacılık Komutanı olacağını  bildiği yönündeki beyanlarının doğruyu yansıtmadığını ve okul komutanı Hakan  Atınç'ın derdest edilmesinde bir rolünün de olmadığını ileri sürdü.

Polis araçlarının vurulması emrini telsizden kendisinin verdiğini  kabul eden sanık Karacan, "Bugüne kadar herhangi bir darbe yaşamış, görmüş,  tecrübe sahibi birisi değilim. Ünsal Paşa'nın emirlerini bünyemi zorlayarak,  'Yapacak bir şey yoksa yakınlarına atın' şeklinde pilot arkadaşlarıma  yönlendirdim. Attığımız her bir kurşun neticesinde bir insanın şehit  olabileceğini düşünmekten çok caydırıcılık vazifemizi yaparak, zayiatın daha  fazla büyümeden önlenebilmesi maksadıyla emirleri tekrar ettim." ifadesini  kullandı.

SAHTE KİMLİĞİ SURİYELİLERDEN ALMIŞ

Rize’de ilk teravih namazı kılındı Rize’de ilk teravih namazı kılındı

Darbe girişiminin başarısız olmasından sonra kendi aracıyla, Taha  Fatih Çelik, Ali Ercan ve Yakup Yayla ile İstanbul'a doğru hareket ettiklerini  anlatan Karacan, saklanabilmek için İstanbul, Ankara ve Antalya arasında yer değiştirdiğini ifade etti.

İstanbul'da ağırlıklı olarak Suriyelilerin yoğun yaşadığı yerlerde  kaldığını ve para karşılığı Suriyelilerden Levent İmir adına düzenlenmiş kimlik  temin ettiğini bildiren Karacan, Ankara'da saklandığı dönemde ise bir sefer polis  tarafından kimlik kontrolü yapıldığını ancak sahte kimliğini göstererek polise  yakalanmaktan kurtulduğunu anlattı.

Karacan, tanınmamak için de saç ve sakal uzattığını, kendisini  reklamcı, emlakçı, uçuş eğitmeni, doktora öğrencisi gibi farklı mesleklerden biri  gibi tanıttığını kaydetti. Kendisini görmek isteyen ailesini yakalanabileceği  endişesi ile ikna ettiğini belirten Karacan, onlara ayrıca FETÖ mensubu  olmadığını söylediğini anlattı. Karacan, ailesine kendisini MHP'den ihraç edilen  Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ tarafından korunduğunu söylediğini de aktardı.

FETÖ'YÜ KABUL ETTİ

Darbe girişiminin altında FETÖ'nün olduğunu kabul eden ve pişman  olduğunu belirten Karacan, şunları söyledi:

"Ben bu faaliyetin bir FETÖ refleksi ile başladığını düşünmeme rağmen  geriye kalan tüm faaliyetlerin askeri hiyerarşi ve Genelkurmay Başkanı  seviyesinde olduğunu düşünerek hareket ettim. Bu süreçte normal düşünen insanlar  nasıl olur da bizim beynimizi bir tane örgüte teslim ettiğimizi düşünmektedir.  Olaylar öyle kargaşa içerisinde cereyan ettiki daha önce sayısız operasyona  gözünü kırpmadan girdiğim amirlerimle bu faaliyetin içerisinde yer aldım. 16  Temmuz sabahı bizi tüm Türkiye önünde hain konumuna düşüreceklerini hiç  değerlendirmedim. Yapılan tüm faaliyetlerden dolayı pişmanım. Şu andaki bilgi  seviyemle ve düşüncemle olsam, her ne olursa olsun ülkemizi karanlık geleceğe  sürükleyecek bu vahim olayın içinde yer almazdım."

ÜÇ DAVADA YARGILANIYOR

Antalya'da yakalanan eski Kara Havacılık Komutanlığı Taarruz  Helikopter Tabur Komutanı eski kurmay yarbay Özcan Karacan, darbe girişimine  ilişkin açılan üç davanın firari sanığı konumundaydı.

Genelkurmay Çatı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast  girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin Muğla'da görülen dava ile  Kara Havacılık Komutanlığındaki olaylara ilişkin açılan davanın sanıkları  arasında yer alan Karacan, darbecilerin hazırladığı sözde Yurtta Sulh Konseyi  listesinde 31. sırada bulunuyor.

 Ankara'da darbeye hazırlık faaliyetlerine de katıldığı tespit edilen  Karacan'ın darbe gecesi için mühimmat depolanması emrini verdiği de ortaya çıktı.  Darbe girişimi günü saat 13.00 sıralarında, hafta sonu jandarma ile ortak  gosteri tatbikatı yapılacagı gerekçesiyle 800 adet 20 milimetrelik top  muhimmatının depolanmasını sağladığı belirlenen Karacan'ın, ayrıca Malatya 2.  Kara Havacılık Alay Komutanlığından darbe girişiminde kullanılmak üzere mühimmat,  personel ve helikopterlerin Ankara'ya gönderilmesi talimatını verdiği tespit  edildi. Bu kapsamda bin 500 mühimmat, 2 helikopterle Ankara'ya ulaştırıldı.

TUTUKLANMASINA KARAR VERİLMİŞTİ

Karacan, 16 Ağustos'ta yakalanmasının ardından 25 Ağustos'ta Ankara  17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan'da görülen Kara Havacılık Komutanlığı darbe  davasının duruşmasına getirildi.

Savunmasını hazırlaması için süre verilen Karacan'ın, Kara Havacılık  Komutanlığı darbe davası ile Genelkurmay Çatı davası kapsamında tutuklanmasına  karar verilmişti.

Kaynak: HABER7.COM

Editör: TE Bilisim