Bazen nedense rüzgârın tersten esmesini isterim. Yüreğim sebebi belli olmayan acılarla boğuşurken yıkılsın isterim taş taş üstüne kalmadan yıkılsın mabedim. Harabeye dönsün isterim. En olmadık zamanlarda tarifi olmayan o an elimde tuttuğum yüreğim belki bir kâğıt parçası gibi buruşturulup bir kenara atılsın isterim.

Ve o an içimde derin bir uçurum oluşur aniden ne derdimi bilen olur nede derdimle yoğrulan bitmek bilmeyen çilemi. Yani sesin anlayacağın hüzün ve acı gökyüzünde aydınlıkla bir olup resmen bana nispet yapmaktadırlar o an

Bugün canımın sıkkınlığı hat safhada. Eski albümleri tavan arasında karıştırmak istedim. Albümün tozlu fotoğrafların acımsı sarılığını bir bir aralarken. İşte o an duygularımı bir tek sen anlayamazdın. Artık ne yaparsam yapayım her gece sessizlik büyümekte idi içimde. Ayazlar olmadık zamanlar da anılarda alıkoydu bizi. Sen gitmiştin ama çok uzun zamanda olsa ben kendimi giden sende alamamıştım.

Seninle birlikte içimde her bir hücreme nakış gibi işlediğim seninle yaşanmışlıklarım vardı. Ve bunca yıl geçmesine albümlerde resimlerin sarısı merhaba demesine rağmen bir zamanlar gölgesini seyrettiğim küstüğüm aynalarda artık sadece ayak izlerim vardı.

Hatırladın mı?

Ay ışığında olan…

                                                            Tolga TURAN