Bu çok uzun bir yazı ama siz “Bu ne kadar uzun bir yazı!” demeyin ..

Spordaki başarılara, spordaki hedeflere ulaşmak kolay işler değildir. Büyük zaman alır. Hele Ardeşen gibi bir yerde, daha büyük zaman alır. Bu başarıları anlatmak ise öyle birkaç satırlık kalemle yazılacak şeyler değildir. O nedenle “Bu uzun bir yazı!” demeyin ve okuyun lütfen. Bu uzun zamandır hentbolda görmek istediğimiz ve özlediğimiz tablonun hikayesi.. Üstelik bunlar sadece iki güzel gün birlikte olduğum ve izlediğim Ardeşen Gençlik ve Spor Kulübünün hikayesi..

Yıllar önce eşim, çocuğum ve eşimin annesi ile birlikte güzel bir Karadeniz turu yapmıştık. Borçka doğumlu olan eşimin doğduğu köye, hatta eve kadar gitmek, Artvin’in, Trabzon’un ve Rize’nin tüm güzelliklerini görmek istemiştik.

Trabzon’a adımımızı atar atmaz bir kasetçiye uğrayıp; “Biz bir hafta Karadeniz turu yapacağız. Bu havaya, bu denize, bu tada eşlik edecek en güzel müzikleri istiyorum” demiş ve elimde iki Volkan Konak, iki Kazım Koyuncu, bir tulum, bir de horon havalarının olduğu altı CD ile dükkandan çıkmıştım.

Müzik başlar başlamaz, bizde Karadeniz gibi dalgalanmaya başlamıştık. Zaman zaman coşkulu, zaman zaman sakin, zaman zaman azgın, zaman zaman dingin, zaman zaman bulutlu, zaman zaman güneşli..

Karadeniz’i güzel yapan bunlardı. Karadeniz insanını güçlü yapan bunlardı. Kendilerini neyin beklediğini bilerek, bilmeyerek, biraz sonra olacaklara hazırlıklı olmak.. Biraz sonra olacakların üstesinden gelmek.. Hem de dik yamaçlarda, yüksek yerlerde, zor koşullarda.. Hem de bunları sorun olarak görmeden, hayatı fıkralarla süsleyerek, hayatı ti’ye alarak yaşamak..

Bizim de genlerimizde vardı. Ben Kafkas, eşim buranın insanıydı. Ne durmak, ne susmak biliyorduk. Bırakmıştık kendimizi müziğin ritmine.. Tulum sesi nereden gelirse, Kazım, Volkan ne derse, horon nerede oynanıyorsa oraya gidiyor, ellerini tutuyorduk.

Ne aniden basan dumana, ne aniden yağan yağmura, ne içtiğimiz suya, ne yediğimiz yemeğe doyabiliyor, ne de yoruluyorduk.

Her oyundan sonra da eşimle birbirimize “Karadeniz yöresi oyunlarını bizim hentbolculara oynatmak lazım. Bu bacak çalışmalarını yapan bir hentbolcunun kötü olması mümkün değil.” derdik.

O gün bu gündür ne o seyahati, ne o müziği, ne o tadı, ne o havayı unutmuşumdur. Ta ki iki gün öncesine kadar.. Ta ki o müzikleri bir hentbol maçında duyasıya kadar..

Aslında hep duyardım.. Hep izlerdim..

ardeşen

“Ardeşen’de binlerce seyirci hentbol maçlarına gidiyor”, “İnsanlar dışarıda kalıyor”, “Sadece Ardeşen halkı değil, diğer ilçe ve illerdeki insanlarda maçları izlemeye geliyor”, “Ardeşen’e yeni bir salon lazım, bu salon Ardeşen GSK için yetersiz” diye..

Bende hep “Yok canım!.. Abartıyorlar!”, “Televizyondan öyle görünüyor!”, “Hadi canım!.. O kadar insan hentbol maçına mı gidiyor!”” derdim..

Abartmıyorlarmış!.. Televizyondan gördüklerimizin hepsi doğruymuş!.. Evet, o kadar insan hentbol maçına gidiyormuş.

Peki diğer illerdeki hentbol maçlarına çok sayıda insan gitmiyorda, Ardeşen gibi bir ilçenin neredeyse tamamı, ki gidemeyenlerde, gitmek isteyip iş, yaşlılık veya sağlık nedeniyle gidemiyor- gidiyor.

Neden mi gidiyorlar!. Başlıyorum o zaman..

ardeşen çiçek hentbolArdeşen’e gittiğimde ve Dursun Yaşaroğlu beyefendi beni çiçeklerle karşıladığında, “Hentbola gösterdiğiniz ilgi ve sevgiyi, hentbolcuya da gösteriyorsunuz. Çok teşekkür ederim.” demiş ve bu ilginin bana özel olduğunu düşünmüştüm. Ama orada olduğum iki gün içinde, bu ilginin salona maça gelen herkese yapıldığını gördüm. Bu, hentbola ilgi gösteren, kendilerine ilgi gösteren ve böyle bir günde takımlarını yalnız bırakmayarak Ardeşen’e, salona gelen insanlara gösterilen ilgiydi. Etkilenmediğimi söyleyemeyeceğim. İlk defa, gittiğim bir yerde çiçeklerle karşılanıyordum. Müthişti.

Bir an orada hentbol oynamanın ne kadar özel ve güzel olabileceğini düşündüm ve aklıma şu soru takıldı. Sporcular tüm bu yapılanların farkındalar mıydılar acaba? Bir kentin çehresini, bir kentin insanını, bir kentin spor anlayışını değiştirdiklerinin farkındalar mıydılar acaba? Sadece Ardeşen için değil, hentbol için çok güzel şeyler yapılan bir takımın parçası olduklarının farkındalar mıydılar acaba? Tüm kentin kendilerini alkışlıyor olması, gittikleri yerde tanınıyor olması, dolu tribünler önünde hentbol oynamanın ne demek olduğunu ve tüm bu güzelliklere sadece Ardeşen Kadın Hentbol Takımının sahip olduğunu biliyorlar mıydılar acaba?

Oluyormuş…

Kentin ortasında yürürken bilboardlarda kendilerini görmek, kentin halkının, kent kadınlarının her an yanında olduklarını bilmek, gittikleri her yerde kendilerine her konuda yardım edecek insanların bulunmasının ne demek olduğunun farkındalar mıydılar acaba?

Diğer birçok ilde tribüne giden toplar için sporcular tribüne çıkarken, Ardeşen’de tribüne giden bir top için onlarca elin uzanmasının hentbol için ne demek olduğunun farkındalar mı acaba? Takımlarını öylesine sahiplenmiş olarak gördüğüm ve maç sonunda ağlayan insanların olmasının ne demek olduğunun farkında mıydılar acaba?

Ve en önemlisi Ardeşen gibi bir yerde erkek hentbol takımı değil de, futbol takımı değil de, kadın hentbol takımına yapılan yatırımın, kent için, küçük çocuklar, küçük kızlar için ne kadar güzel bir örnek olduğunun farkında mıydılar acaba?

ardeşen

Umarım farkındadırlar. Umarım farklı bir iş yaptıklarının ve farklı bir yerde olduklarının farkındadırlar.

Ben bu iki günde neler fark etmedim ki!..

Mesela tanışmaktan büyük mutluluk duyduğum, Ardeşen GSK’nın en büyük yardımcısı, en büyük sponsoru olan Çaykur Genel Müdürü sayın İmdat Sütlüoğlu salona geldiğinde, Ardeşen GSK Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü sayın Ömer Faruk Zenginal elindeki mikrofon ile, kendi evlerinin salonunda muhabbet ediyormuşçasına samimi, sıcak ve yakın bir şekilde oturan insanlara; “Hentbol takımımıza büyük destek veren sayın İmdat Sütlüoğlu beyefendi salonumuza gelmiştir. Kendilerine hoş geldiniz diyoruz” dediklerinde, İmdat beyin ve Ardeşen GSK’ın büyük işler yaptığını fark ettim.

ardeşen çaykur

Oradaki insanlar yapılan işi görüyor, işi yapanı biliyorlardı. Çaykur’un sadece hentbola değil, tüm branşlara destek verdiğini o zaman öğrendim. Çaykur’un Türkiye’deki çay sektöründe lider olduğunu, Türkiye’deki çayın ondan sorulduğunu biliyordum ama bölgedeki tüm branşların Çaykur ve İmdat bey sayesinde yaşadığını bilmiyordum. Ayağa kalkıp alkışlayan bu insanları gördüğümde ve seslerini duyduğumda sadece ben değil, salondaki herkesin bu insanın yaptıklarını takdir ettiğini anladım.

Tabii bu ilgi ve alaka sadece İmdat beye, Vali’ye, Kaymakama veya Emniyet müdürüne değil, makama değil, oraya gelen birçok insana gösteriliyordu. Başkan veya müdür, sporcu veya antrenör, sanatçı veya iş adamı, kim orada Ardeşen’e destek veriyorsa, Ardeşen’de kendilerine destek olan herkese destek oluyordu. Herkese tek tek gönderilen davetiyeler bir şekilde salondaki yerini alıyordu. Bende böyle bir davet üzerine gitmiştim Ardeşen’e. Benim böylesi önemli iki günde kendilerine destek olmak için orada olduğumu bile bütün Ardeşen öğrendi . Anlayacağınız inanılmaz bir birliktelik, inanılmaz bir dayanışma vardı Ardeşen’de..

Yedisinden yetmişine, her kesimden insanı futbol sahasına değil, hentbol salonlarına çekmek ve hentbolu sevdirmek büyük zaman ve emek ister. Ardeşen bunu öyle iyi başarmış ki..

ardeşen

Bu tabloyu ve sahada oynanan Avrupa Kupası maçını gördüğümde; hentbolun o bölge için ideal bir spor olduğuna karar verip bu yola giren, Ardeşen Gençlik ve Spor Kulübünün bu günlere gelmesinde büyük pay sahibi olan ve Ardeşen’in başarısı için büyük uğraş veren, Ardeşen Gençlik ve Spor Kulübü Başkanı sayın Sultan Rauf Oğuz beyefendinin söylediği, “Türk hentbolunu layık olduğu yere taşıyacağız. Kültürümüzü, birlik ve beraberliğimizi tüm Dünyaya göstereceğiz.” cümlesinin doğru olacağına inanmaya başladım.

Avni Kahya'dan Sevgi Evi Gönüllülerine Teşekkür Avni Kahya'dan Sevgi Evi Gönüllülerine Teşekkür

Sahada Avrupa yolunda devam etmek için hentbolcularımız büyük çaba veriyordu ama o vitrinin görünen yüzüydü. Öncesinde, sonrasında, saha içinde, saha dışında, tüm detayları kontrol eden, tüm sporcularla, teknik heyetle, misafirlerle ve rakip takımla tek tek ilgilenen birisi daha vardı. Ardeşen Gençlik ve Spor Kulübü Onursal Başkanı sayın Dursun Yaşaroğlu. Evinde ve yerinde hiç durmadığını gördüğüm sayın Yaşaroğlu, tüm enerjisini hentbol takımı için harcıyor, tüm misafirperverliğini sonuna kadar sergiliyordu.

Hentbolun birçok kentte çok az seyircisi vardır. Hatta bu seyircilerin bazıları seyrettikleri hentboldan sıkılır ve daha maç bitmeden salondan ayrılır. Ardeşen’de bir ayrıntıyı daha fark ettim. Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Ömer Faruk Zenginal beyefendinin, basketbol milli takımının maçındaki kadar güzel maç akışındaki anonsları, mola ve devrelerdeki, horon, müzik, davul ve dans şovları ile salondaki seyircileri sürekli olayın içinde tutmaları, seyirciyi adeta yerine çakmıştı. Atmış dakika boyunca kimse yerinden kalkmadı. Bu atmosferi anlatmışlardı ama görmek başka bir şeydi. Bir an Ardeşen’in daha yakın bir yerde olmasını istedim.

Ardeşen GSK

Sadece Spor Salonunda değil, saha dışında da güzel şeyler oluyordu. Ela Otelin Müdürü sayın Murat Kaptan’ın gösterdiği sıcaklığı, tüm personelin gülümseyen yüzü, her yaptıkları yiyecekten bana tattırmak istemeleri .. Bütün bunlar görev gibi yapılacak şeyler değildi. Üstelik Ayder gezisi esnasında Ela Otel sahibi sayın Cumali Eksilmez beyefendiyi hakemleri gezdirirken görmek oldukça şaşırtıcıydı. Bunun başka bir ilde olması mümkün değildi. Sadece bu görüntü bile hentbolun Ardeşen’de ne kadar benimsendiğini gösteriyordu.

Hentbol adına bu kadar güzel şeyler yaşanan bir kentte hiç mi güzel olmayan şeyler yok diyeceksiniz? Evet var. İkinci maçın sonunda yaşanan olaylar son derece üzücü, Ardeşen GSK’ın yaptıklarına yakışmayacak şeylerdi.

Araç kullananlar çok iyi bilir. Bazen kazayı siz yapmazsınız, karşı taraf size kaza yaptırır. Olay esnasında tam karşıda olan ve herşeyi gören bir kişi olarak, bu kaza tamamen bir antrenöre, bir eğitimciye, nedense hep medeni insanlar olarak düşündüğümüz, bir Avrupa ülkesi olan, ama medeniyetten yoksun olan Polonya antrenörünün ve sporcularının tahrikleriyle çıkan olaylardı. Öncelikle maçın sonlarına doğru, Pogon’lu oyuncunun sporcumuzun yüzüne attığı topta bile sahaya inmeyen ve sakinliğini koruyan taraftarlara hayranlığımı belirtmek istiyorum. Bu aslında kendi evimizde, kendi sporcumuza ve en kritik anlarda yapılacak şeyler değildi. Maç sonlandığında ve sporcuların birbirlerini tebrik ettiği anda ise, sporcularımıza yapılan vurmalar, yabancı antrenörün sporcumuzun saçını çekmesi bardağı taşırdı ve Ardeşen hentbol takımını bu kadar seven taraftarlardan sadece birkaçının sahaya inmesine neden oldu. Bu görüntüde tüm salonda inebilirdi. Böyle bir olayı ben ne görmüştüm, ne duymuştum. İnanılır gibi değildi.

Buna sadece Ardeşen’de değil, nerede olsa tepki gösterilirdi. “Ama”, diyerek nokta koymak istiyorum. Ama, gönül isterdi ki, adımız yarı finale yazılmış olsun ve bu maç bu şekilde anılıyor olmasın.

ardeşen

Ayrıca ben seyircinin sahaya inmesi konusunda herkes gibi kötü düşünmüyorum.

Yıllarca hentbolun sahipsiz ve seyircisiz olduğunu söyler, şikayet ederdik. Tabii ki sahaya seyircinin inmesini onaylamıyorum ama şunu da unutmasınlar. Kendilerine, takımlarına sahip çıkacak, önemli anlarda kendilerinin yanında olan ve sonuç için, soyunma odasındaki sporcular gibi ağlayan taraftarları var. Diğer branşlarda her gün olaylar oluyor. Birkaç kişinin sahaya inişi, binlerce insanın Ardeşen GSK’nın arkasında olduğu gerçeğini unutturmasın sakın. Bu binlerce taraftar sizin en büyük gücünüz.   Bence bu, bir kulüp, bir takım, bir sporcu, bir kent için büyük şans.

Ayrıca olaylar esnasında duyduğum bir cümle o an bana öyle iyi geldi ve herşeyi   öyle güzel özetledi ki.. Tribündenki bir seyirci; “Ardeşen’i sadece siz mi seviyorsunuz!.. Hentbolu sadece siz mi seviyorsunuz!.. Niye sahaya atlıyorsunuz?” Olaylar karşısında kendilerini kaybeden birkaç kişinin sahaya inişi, diğer insanlar tarafından da tepki görmüştü. Bu benim için yeterliydi.

Evet, Challenge Cup’ta artık Ardeşen GSK yok ama lig devam ediyor. Bu seyirci daha çok şey görecek. Bu şehir daha çok şeye tanık olacak. Hem bütün bunlar maç sonrası Dursun Yaşaroğlu’nun dediği gibi.. “Şimdi ders alma zamanı”.. İki günde iki önemli maç oynamaktan başlayıp, seyircilerin sahaya inişine kadar, nerede eksikler yapıldığını analiz etme zamanı..

Milli takımlarda oynarken Aleksandr Rezanov bize hep şunu söylerdi. “Burası bir okul ve siz her gün bir ders alacaksınız”. Ardeşen’de sadece sporcular öğrenmeyecek, Ardeşen halkıda öğrenecek.

Çok şanslılar.. “Nerede eksik yaptık!” diyen ve olayların tüm sorumlusu olan karşı takımdan olanlar için özür dilemesini bilen bir yönetimleri var.

hikmet vurgun

Çok şanslılar.. Takımın başında hem kente, hem Ardeşen Gençlik ve Spor Kulübüne çok şey katacak A Kadın Milli takım antrenörü Hikmet Vurgun ve ekibi var.

Çok şanslılar.. Her an yanlarında olan ve onlar için üzülen binlerce taraftarları var.

Çok şanslılar.. Karadeniz’e yakışan bir hentbol takımları var.

Çok şanslılar.. Bunlar sadece Ardeşen’de var.

Bugün bu tur olmadı ama binlerce insan hentbol için sokaktan Spor Salonlarına taşındı. Sporun ve yönetimlerin başlıca görevleri zaten bu değil midir? Halkı sporla birleştirmek, bütünleştirmek, eğlendirmek, sporla eğitmek.

Okullarda da başarısız öğrenciler vardır. Bu tip öğrenciler var diye eğitim kurumları başarısız addedilmiyor. Ardeşen GSK yönetimi büyük bir iş başarmış. Bütün Ardeşen hentbolu biliyor, düşünüyor, destekliyor, seviyor. Daha ne olsun.

Başarılar ve tebrikler Ardeşen GSK..

Editör: TE Bilisim