15,20 gündür Türk Eğitim Sen Rize Şubesi başkanı tarafından şahsıma iletilen Ardeşen ilçemizde bir öğretmenimizin maruz kaldığı basit bir konunun nerelere geldiğini hemşehrilerime arz etmek isterim. Takdir hemşehrilerimizindir.

Ardeşen ilçemizde dahil her yerde Mülki amir dair herkes yani yetki sahipleri kanunların kendisine verdiği yetkileri iyi bilmeli ve kanunların uygulanma şekli ve usulüne göre icrada bulunmalıdır. Keza bilmiyor iseler de ivedilikle kanuni uygulamayı öğrenmelidirler. Unutulmamalıki kanunların bir uygulama şekli bir usulü vardır.

Ardeşende yakınlarda yaşanan şifai bir görevlendirmenin öğretmene amiri tarafından (ilçe milli eğitim müdürü) verilen bilgi sonrasında göreve gitmemesi üzerine, öğretmene haksız şekilde bir kınama cezası verildiğini öğrendim. Öğretmen dahil Sendika şube başkanının Mülki amirin bu olayda uyguladığı hukuki sürecin doğru olmadığı iddialarını da hukukçularımız ile değerlendirdim.

Bizler Türkiye Cumhuriyetine yegane nesiller yetiştiren öğretmenlerimize, vatanımızı korkusuzca savunan polislerimize, özellikle de korana belası sürecinde müthiş çalışan sağlık çalışanlarımıza, müteşekkir olduğumuzu, bu vesile ile hepsine ayrı ayrı teşekkür ettiğimizi buradan da bir kez daha dile getirmek isterim. Allah hepsinden razı olsun.

Gel gelelim Ardeşendeki öğretmenimize...
Ne olmuştu? İlçe kaymakamımızın bir görevlendirmesi ile ilgili "korona süreci ile ilgili Cumhur başkanlığının mülki amirlere tanıdığı özel bir yetkiye dayanıp" sözde şifahi görevlendirme yaptığını, bunu da bir polis memurumuzun öğretmenimizi araması ile öğretmenimize bilgi vermesi üzerine öğrenip, öğretmenimiz de sorgusuz bunu ilk önce kabul etmiş, akabinde öğretmen bağlı olduğu sendika  şube başkanı Murat beye bu süreci iletmiş, sendika başkanı da sürecin polisin araması ile mi olduğunu öğretmenin bağlı olduğu İlçe milli eğitim müdürünün konu hakkındaki bilgisini de  teyiti için aramış, ilçe milli eğitim müdürü de böyle bir görevlendirme yoktur diye sendika başkanına bilgi vermiş, sendika başkanı bu konuyu öğretmenine böyle iletmiş, öğretmen de bu görevlendirmeye gitmediği tarafımca  anlaşılmıştır.

Bunun akabinde öğretmen hem usulsüz (görevlendirme şekli ve tebliği kast ediliyor) hemde amirinin böyle bir görevlendirme yok demesi üzerine gitmediği bir görevlendirme hakkında hem kınama cezası alıyor hem de manevi duygulardan yoksunmuş gibi kamuoyunda bir algı yaratılıyor. Bunu kabul etmek asla mümkün değildir. Ayrıca bu süreçte sosyal medyada, böyle özel bir dönemde de  bazı kesimlerin bu konuyu anlamadan araştırmadan sanki öğretmen haksız bir şekilde görevi kabul etmemiş gibi algı yaratılıp, bu haksızlığa mülki amirin kınama cezası verip, kamuoyunda "vay öğretmene bak duygusuzluk yaptığı, nasıl olurda sen bu görevden kaçarsın imajı" yaratılmaktadır. Bilerek veya bilmeyerek öğretmenimize zarar verilmektedir. Bahsi geçen öğretmen ve bir başka öğretmen de bu yüzden kınama cezasına laik görülmesi asla kabul edilir olmayıp hukuken de bu karar bizce doğru olmayıp tartışmaya da açıktır.

Bir de bu işin kul hakkı ve hukuki boyutu vardır.
Keza kanunlar açıktır. Malum sözde görevlendirmedeki hukuki süreç ve sıra Mülki amirin bir genelge veya kanuna istinaden bir görevlendirme yazısı hazırlayıp, ilgili memura veya onun amirliğine bir nüshasını tebliğ etmeli, buna rağmen memur o görevden kaçınır ise  Mülki amirin savunma istemesi ile neticede  kınama cezası da verilebilir. Ama süreç yukarıda izah ettiğim gibi yaşandığından ibaret olunca Mülki amirin görevlendirme hususu tamamen keyfiliğe kaçtığı da aşikardır. Keza kanunun öngördüğü sıra ve usül de izlenmemiştir. Buna rağmen sosyal medyada istenmeden haksız bir algıya mehil verilmiştir.

Malum olayda mevcut yasalara göre öğretmene yapılan görevlendirme (görevlendirmenin kanundaki şekli kast ediliyor) hukuki şekil yönünden usulsüz olmasına rağmen sosyal medyadaki bir paylaşım ile de  "Öğretmene görevlendirmeye gitmediği için kınama cezası verildiği, bunu da valiliğin onayladığı haberi,  eksik olup asıl red gerekçesinin ise, öğretmenin kınama cezasına istinaden valiliğe yaptığı itirazını, 7 günlük yasal itiraz süresi geçtikten sonra 8. Günde yaptığı için yani itiraz süresi geçtiği için, öğretmenin savunmasının detayına girilmeden red edilmiştir." Öğretmenin somut olaydaki durumu ile ilgili nihai kararı mahkemeler verecektir. Yani yine sosyal medyada bazı kesimlerin öğretmenin kınama cezasına itirazı red edildi şeklindeki haberi eksik bilgi olup, kesin hüküm miş gibi algı yaratılması da talihsiz olmuştur.

Çok şükür ki böyle nadide öğretmenlerimizin yetiştirdiği hakkı hukuku iyi bilen kişiler ve hukukçularımız mevcut olup olayları adil ve hukuken değerlerlendirme imkanına sahip olduk. Doğru tektir. Bizler haksızlığa uğrayan bu durumlarda mağduriyet yaşayan öğretmenlerimiz dahil tüm vatandaşlarımızın yanında duracağımızı bu tür süreçlerin de takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz.

Bir önemli nokta ise böyle bir süreçte öğretmene görevlendirme hakkında "böyle bir görevlendirme yok diyen İlçe milli eğitim müdürü" öğretmenini koruyamamasını, ve halen sessizliğini korumasını da hayretle karşıladığımızı belirtmek isterim.

Ayrıca bu durumda da öğretmenin savunuculuğunu yapan Türk Eğitimsen yetkililerini sendika üyesinin bu mağduriyette yanında durmasını, bunu ise anayasa ile  güvence altına alınan sendikal hak arama sürecine uygun yürüttükleri için, kendilerini kutluyorum.

Böyle bir ortamda böyle bir sürecin yaşanmasını talihsiz olarak buluyorum. Herkesin görev tanımı ve kendisine verilen yetkileri usule ve hukuka uygun şekilde keyfiyete mahal vermeyecek şekilde uygulamaya davet ediyorum. Saygılarımla

Milliyetçi Hareket Partisi
Rize İl Başkanı
İhsan ALKAN

Editör: TE Bilisim