Konuya, ‘Lazlar ne istiyor!’ gibi yaygın bir soru ile başlamak gerekiyor sanırım. Bugün Lazlar, psikolojik ve sosyolojik yöntemlerle durmadan uğradıkları asimilasyona, bunun sonucunda tüketilmeye çalışılan dillerine, kültürlerine, kimliklerine sahip çıkmak istiyor. Tam şu noktada alınan tepkiler ise trajıkomik bir durum yaratıyor. O tepkilerden biri ‘’Lazlar şimdiye kadar rahatça dillerini konuşup, kültürlerini yaşamıyorlar mıydı?’’ sorusudur. Aslında bu bir soru değil Lazların aldıkları radikal kararlara yapılan acımasız ve bilinçsiz bir eleştiridir. Ne yazık ki bu sorunun yani eleştirinin, Laz halkından bile geliyor olması; neyin mücadelesini verdiğimizi anlamak istemeyenlerle karşı karşıya gelmemizin en büyük sebebi olmuştur. Bu soruya en açıklayıcı cevap; yapılan çalışmalar ve verilen emeklerdir diyebilirim. Sorgulamamız ve aşmamız gereken nokta; bu sorunun neden soruluyor olmasıdır. Cumhuriyetin ilanından beri tekçi, yasakçı, baskıcı ve yeniliklere kapalı devlet politikalarıyla harmanlanmış halkların, bilinçaltına yerleştirilen saçma korku, somut olarak sorulan bu sorunun altında yatan en büyük nedendir. Yukarıda bahsettiğim politikalarla bilinçaltına işlenen korkunun yarattığı kitle bugün, temel insan haklarının ve demokratik hak olan anadilin karşısında en büyük tehdit durumundadır. Tüm Türkiye halkları açısından durum ne yazık ki aynıdır. Daha genel baktığımız zaman bugün Türkiye’de bir uyanışın varlığından da söz edebiliriz. Baskın egemen sistem için yetiştirilen çocukların ezberlerini bozup, sorgulama aşamasına vardıklarını görebiliriz. Ve bugün, dil adına, kültür adına, kimlik adına yakılan her kıvılcımın, sorgulayan çocukların, ardından arayış içine giren gençliğin yaptığı en haklı eylem olduğunu söyleyebiliriz.

 

 

Bu eylemlerin ve sorgulayan gençliğin oluşumu; Türkiye halklarının özgürleşme mücadelesinin umut ışıklarıdır. Özgürleşmek ifadesinin büyük bir kitle için ‘’varlık’’ tehdidi olarak algılanması ise bahsettiğim korkunun kaynağı, ulusal önyargıların hareket noktasıdır. Ayrıca ele alınması gereken bir konudur. Kazanmaya çalıştığımız özgürlük tam anlamıyla tüketilmemektir.

 

 

Evet, yazımın başında bahsettiğim gibi tüketiliyoruz. Her alanda tüketimi abarttığımız toplumumuzda, kültürleri tüketiyoruz. Yaşadıkça dilleri tüketiyoruz. Tükettikçe kaybolan değerlerimizin açlığını, acı çekerek yaşıyoruz. Kaç dili tükettik yaşarken? Kaç kültürü erittik ve bunlar niye fazla geldi bize? Bunları sorguladığımız zaman karşımıza çıkan tekçi zihniyet sayesinde, halkların birbirlerini tanımamalarından kaynaklandığını görüyoruz. O zaman biz Lazlar olarak var olmaya çalışırken, kendimizi tanıtmaya, her halkı tanımaya ve yine her halkın varlık mücadelesini desteklemeye, ancak bu şekilde amaçlarımıza ulaşacağımıza inanıyoruz. Bu konuda aynı kaderi paylaştığımız tüm halkların, taleplerimizi karşılayacak olan meclisin hepsinden önce Laz halkının desteklerini bekliyoruz. Var olan kimliklerin özgürce yaşanması ümidiyle…

Esra ÇAYIRCI


>>>>kaynak>>>> http://www.lazca.org
Editör: TE Bilisim