Yüz binlerce binanın yerle bir olduğu, binlerce insanın hayatını kaybettiği 1999 Gölcük depreminin yarın 18. yıldönümü olacak. Binlerce insanın hayatını kaybettiği, binlercesinin de yaralı ve sakat kaldığı 45 saniye süren 7,5 büyüklüğündeki deprem, sağ kurtulan birçok insanın da hayatını değiştirdi.

17 yaşında Gölcük depreminden sağ kurtulan Recep Şen, gençliğinde gezip oynadığı ve depremde sular altında Değirmendere sahilini yeniden görebilmek için su altı fotoğrafçısı oldu. Mesleğine önce dalgıçlık eğitimi alarak başlayan Şen, depremin sembol yerlerinden olan Değirmendere batık sahilini 18 yıl sonra görüntüledi. Körfez sularına gömülen sahil kesiminde moloz haline gelen binalar balıkların yuvası haline geldi. Sular altında kalan dev çınar ağacı ise depremin anısına fotoğraf sergisi haline getirildi.

"O enkazları görmemiz, tabi ki bizi o günlere götürüyor"

Depremle 17 yaşında tanıştığını ve ne olduğunu anlayana kadar zaten sabah olduğunu anlatan Recep Şen, “Gün ağardığında o en kazları gördüğümüzde ‘Ne oluyor Allah'ım’ diyorduk. Başka bir cümle kuramıyorduk. Enkaz enkaz koşup insanlara yardım etmeye çalışıyorduk. O psikolojiyle, o heyecanla, o adrenalinle bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Üzerinden çok uzun bir zaman geçti ama gözlerimizi kapattığımızda, aynı sahneyi çok net görebiliyoruz, yaşayabiliyoruz. Buraya daldığımız zaman da o enkazları görmemiz, tabi ki bizi o günlere götürüyor. Depremle yaşamayı öğrenmemiz bilmemiz gerekiyor. Bunun için bunları hep güncel tutuyoruz. Sürekli dalıp video çekiyoruz. Aşağıdaki yaşamı her anlamda takip ediyoruz” dedi.

"Kahveler, oteller artık su altında yaşayan canlıların yuvası oldu"

Su altı fotoğrafçılığına kendini iten sebebin batık şehir olduğunu anlatan Şen, “Çünkü su altında bir şehir var. Bunları görüntülemek bizi çok heyecanlandırdı. Biz de bunun için eğitim almaya başladık. Şimdi çok rahat bir şekilde inip aşağıdaki yaşamı görüntüleyebiliyoruz. Çünkü insanlar merak ediyor. Burada çok büyük bir alan su altında kaldı 1999 depreminde. Aşağıda çay bahçesi, otel, kahve, park gibi insanların zaman geçirdiği yerler var. Her dalışımızda aynı heyecanı yaşıyoruz. Aşağıdaki çay bahçeleri, kahveler, oteller artık su altında yaşayan canlıların yuvası oldu. Her dalışta aşağıdan bir obje buluyoruz. Bir ayakkabı, bir çocuk oyuncağı, sandalye görsek bile farklı bir heyecana kapılıyoruz. Her bulduğumuz objeyi yerinde bırakıyoruz. Artık onlar su altının, bizim değil. Onları görüntülemek, onların orada olduğunu bilmek bizi çok mutlu ediyor” diye konuştu.

Gürcan Yılmaz - Refik Fidan
 

Kaynak: IHA

Editör: TE Bilisim