Gerçekten her birimizin hayatı bir roman konusu olabilir aslında. Hatta bazılarımızın hayatı romana çevrildiğinde ödül de alabilir. Bu, kimi zaman bir korku romanı, kimi zaman komedi kimi zaman da dram kategorisinde olabilir. Aslında daha çok hepsinin bileşkesidir ya neyse. Bir roman, kaç hayattır peki? Hayatı tek başınıza yaşamadığınız için bir roman, onlarca hayat demektir aslında. Biriktiririz? Çakıl taşları gibi biriktiririz, hayatımıza girenleri. Yaşamımıza giren herkes, romanın da bir parçası olmuştur. Artık o roman hepimizindir aslında. Romanlar tek kişiyi anlatmaz, biriktirdiğimiz herkesi özetler sadece. 

Hadi gelin birlikte bir roman yazalım. Olmaz ki? Roman, bir yaşamdır aslında, başı, ortası ve sonu olan. Eğer yaşanmış değilse hayat, roman da olmaz zaten. Yaşanmış her hayat bir romandır. Sadece yaşamak gerekir, bazen sonunu bilmesek de. Sonumuz ne olacak, o bize kalmış. Tabii sadece yaşarken, öldüğümüz zaman romanın sonunu başkaları istediği gibi yazar. Hadi gelin gerçekten bir roman yazmaya çalışalım birlikte. İçinde, Temel? İnfıkrasındaki gibi aşk, ihanet, mutluluk, yalan, hırs, para, şefkat, sevgi ve huzur olsun. Her hayat böyle değil mi aslında. İçinde insana dair her duygu var. Olmalı da? Yine de biz içinde hırs, para, yalan, ihanet olmayan bir roman yazmaya çalışalım. Okunmasa da yine yapmaya çalışalım. Yapamayız ki? Eğer her hayat bir romansa, içinde yukarıda saydığım kelimeler de mutlaka bulunur. Hayat budur aslında, bütün kelimelerin yaşamsal bileşkesi. Ama kimimiz bu duyguların bazılarını kontrol edebilir, kimimiz edemeyiz. İşte o zaman romanın konusu oluşur. Kimi aşk romanı, kimi korku, kimi de dram olarak çıkar karşımıza. Hangi duygu bize hâkim ise, romanın kategorisi de o oluverir. Peki, içinde istemediğimiz kelimelerin olduğu bir roman yazabilir miyiz? Kendimiz olmasak bile bir romanı kaleme alabilir miyiz? Belki. Ama son derece kuru ve okunmaz olur o roman. Son günlerin deyimiyle tirajımız, pardon reytingimiz de olmaz o zaman. Gerçek değildir çünkü. Peki, gerçekleri kabul edip, yaşarken kendi romanımızı yazmak mümkün mü sizce? 

Hayır, egomuz bize izin vermez. Gerçeklerle yüzleşmek zordur çünkü. Evet, her hayat bir romandır, ama kendimiz yazmamak kaydıyla. Şimdi gelelim bütün bunları neden söylediğime? Aslında hayatta hepimizin? Birduruşu vardır? Bilsek de bilmesek de. Duruşumuz ya hep aynıdır, ya da sürekli değişken. Bu aslında direkt olarak kişiliğimizle ilgilidir. Bilmesek bile? Kimimiz hep aynı davranışları gösteririz olaylar karşısında, kimimiz de sürekli değişik bir rotada ilerleriz. Belirsizdir rotamız. Rüzgârnereden eserse, oraya gideriz. İlki için durum çok zordur, rüzgâr nereden eserse essin hep aynı yöne gitmeye çalışmak ya da aynı yerde durmak zordur. Diğeri içinse hayat çok daha kolaydır. Rüzgâr nereden eserse yelkeni ona göre şişirmek hem avantajlı, hem de çok daha az yıpratıcıdır. İşte size iki farklı roman konusu. Bu durumda ilki zor okunan, ikincisi ise kolay okunan bir roman oluverir. Siz hangisi olmak istersiniz? Bu sorunun cevabı romanınızı da belirleyecektir. Hem kategorisini, hem de konusunu. Onun için zor cümledir, ?bir duruşumuz olmalı? ?Ama nasıl?Derim hep içimden. Kolay mı, zor mu? Üstelik birine kolay gelen, genellikle diğerine zor gelir. Kişiliğimizle birlikte çevremizdeki şartlar da belirler o duruşu. Kimimiz çevreyi pek önemsemeyiz, kendi bildiğimiz gibi akarız, yatağımızda. Kimisi için çevre sadece önemli değil, belirleyicidir de aynı zamanda. Kişiliğimiz şekillenmiş olsa bile kurtulamayız o çevreden, söylenen ve konuşulanlardan, mutlaka etkileniriz. 

Ve bir kere bu mecraya akmışsa suyumuz, artık kurtulamayız; romanımızı bizim yerimize başkalarının yazmasından. Kimimiz ise duruşunu belirlemiştir en baştan, çevreden gelen etkileri sadece kendi fikrine uygunsa kabul eder. Ucunda ölüm bile olsa ayrılmaz o bildiği duruştan. İşte onlar için hayat zordur, romanı yazacaklar için ise zorluk derecesi çok daha fazladır. Ama işte bu roman okunur. Diğeri gibi değildir çünkü. Öteki çok bilinen bir romanken, bu ödüllere konu olacak bir romandır yazan için. Hoş yaşayan için çok daha zor olmuştur ya neyse? İşte bu romanda; acı, gözyaşı, gurur, sevgi ve saygı vardır, tabii her romanda olduğu gibi aşk da. Ama aşk bile bir duruşa hizmet eder. Şu? Duruş? Dediğimizşey ne kadar zor değil mi? Çünkü bu bazen insanı ailesi, arkadaşları ve hatta çocuğu ile bile karşı karşıya getirebilir. Onlar gelirler de. Canları acısa da duruşlarından taviz vermezler. Aslınsa yaşarken de pek kıymetleri bilinmez. Kıymetleri genellikle öldükten sonra anlaşılır. Zaten onlar bir romana konu olacaklarını da hiç düşünmezler. Oysa her hayat bir romandır. Şimdi soruyorum size; ?Siz hangi romanın konusu olmak istersiniz? Ya da nerede durmak? Sizin bir duruşunuz var mı? Yoksa her yerde hazır olda durabilir misiniz?

Romanınızın konusunu yaşarken belirlemek sizin elinizde, çünkü gerçekten de her hayat bir romandır?