Tutturdular “bin odalı saray” diye…

Cümbüşler, rakkaslar…

 Vur patlasın çal oynasın…

Sanki algı bu!

Hiç kusura bakmayın, Tayyip Erdoğan’ın dans etmekten hoşlandığını sanmıyorum.  O, daha çok “küresel oyunlarla” meşgul olup gol atma peşinde!

 Müzmin muhalefette “hayır, bizim kendi kalemize gol atma hakkımızı elimizden alamazsınız” diye diretiyor. Ayağına kurşun sıkıyor. Ülkesini harici güç odaklarına şikâyet ediyor.

Hasılı; Tayyip Erdoğan küresel güçlerle top koşturuyor, bunlar kendi kalesine gol atıyor…

Buna da taaccüp ederek  “peeee” demekten kendimizi alıkoyamıyoruz.  

Peeee…

Yaygaracı muhalefete soruyoruz;

İkinci Cumhurbaşkanı İsmet Paşa, aile efradıyla niçin Dolmabahçe Sarayı’nda ikamet eti?

Birinci Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, ahir ömrünü niçin sarayda geçirdiği hususunda soru sormak haddimize mi?

Demek ki “saraylı olma kültürü” padişahlara has bir durum değilmiş!

Demek ki devlet, saraylarda temsil ediliyormuş…

Demek ki devlet geleneği buymuş…

Anlatabiliyor muyum?

Efendim “Cumhurbaşkanlığı sarayı için şu kadar masraf olmuş, milletin parası çarçur edilmiş” diyorlar.

Milletin parasını düşünmek, tüyü bitmemiş yetimin hakkını gözetmek takdire şayan bir siyasettir.  Muhalif siyasetin asli görevidir. Amma velâkin…

Sormazlar mı; madem yolsuzlukla, israfla mücadele ediyorsunuz, böyle bir muhalefeti bu millet bağrına basması, her seçimde başarıyla taçlandırması gerekmez miydi?

Demek ki yönteminiz yanlış, hedefiniz karavana…

Ya bu millette bir terslik var ya da “bu milleti temsil ediyorum” iddiasında olan muhalefette bir terslik var!

Öyle gözüküyor ki; milletin algı düzeyi israf edebiyatı yapanların kat be kat ilerisine geçmiş. Artık halk, muhalefeti inandırıcı bulmuyor.  

Dün bu millet, bu topraklarda bir gecede on milyarlarca doları bankalar aracılığıyla hortumlayanları affetmedi ve sandığa gömdü.  Şimdi yolsuzluk var diyorsunuz ama hiç kusura bakmayın halk sizi takmıyor. 

Size kalsa suçlu halktır…

Size kalsa halk, bidon kafalıdır…

El insaf…

El insaf…

“Biz kefenimizi omzumuzun altına alarak bu yola çıktık” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu sarayı kendine mülk mü edinmiş?

Erdoğan, o sarayda daimi ikamet etme sevdasına mı kapılmış?

Erdoğan, çocuklarını o sarayda mı yaşatacak?

İsraftan söz edenlere de bir çift sözümüz var. Bu topraklarda her bir köşesine binlerce Atatürk heykeli yapmak, bu milletin parasını “İstikbal göklerdedir” hedefinde savunma sanayine yapılan yatırımlar mıdır?

İnkişaf bu mu?

İsraftan söz edenler; şu anda Cumhurbaşkanlığı sarayı için “milletin parası israf edildi” diyenler, ülkenin en zor zamanlarında Anıtkabir’i inşa etmek için ne kadar para harcandığını hiç akıllarına getirdiler mi?

Hadlerine mi?

Devletin banisi olan bir Cumhurbaşkanının kabri için harcanan paralar, polemik konusu dahi olamaz değil mi?

Hadi öyle olsun.

Zamanın parasıyla 40 milyon TL(15 milyon dolar) harcandı. Günümüz parasıyla kaç tane Ak Saray yapılabileceğini biraz araştırın!

Cumhurbaşkanlığı Sarayı için israf edebiyatı yapanlar, milleti kandıramazlar. İsrafın ne olduğunu bu millet çok iyi biliyor.

Bu müzmin muhalefetten gına geldi artık. Milletin enerjisini "bin bir geceli, bin bir odalı masallarla” tüketiyorlar...

İsraf edebiyatı yapanlar; Türkiye'de bulunan heykellerin her birini müzeye kaldırsalar, kaç tane müze inşa etmek zorunda kalırlar?

Bu heykellere harcanan paralarla kaç tane fabrika kurulurdu acaba?

 Bunlar israf olmuyor da AK Saray mı israftır, el insaf!

Aklını kiraya vermeyenler ne demek istediğimi anlar.

Hadi bana müsaade.